html> My Great Web page

29 Mart 2013 Cuma

Makale : Sevgili Kokusu

o Koku 



    Yokluğun da yalnız yattığın yatakta kalmış, tüylerini diken diken yapan, uykuya huzur katan, etrafını hayaliyle dolduran ve sabaha kadar süren uykuda görülen rüyaların senaryosunu yazan o koku. "Sevgilim kokun kalmış yatakta, uçup gitmeden evvel dön gel"dedirten o koku.

     Gardıropta yan yana duran kıyafetlerden diğer kıyafetlere geçen, gün içinde üzerinden ayıramadığın o koku. Hiç beklemediğin bir anda, hiç beklemediğin bir mekanda burnuna geldiğin de "sevgilim neredesin" dedirten o koku.

     Son kez sarılıp elvedalaştığınız da beyninize kazınan, anılara netlik kazandıran, mana katan, hız veren, bedeni gitse de hayalini mıh gibi kalbine saplayan o koku.

     Boş evde kalan tek güzel şey. Yatak odasında atmosfercesine kalkan oluşturan katman o koku.

     Yüzü de gider, kokusu da gider, sesi de gider ... Sevgili ; bütün bir kompozisyonun terki diyar edişidir...

Makale : Eski Sevgiliden Geriye Kalan ...

BU YAZIYI SONUNA KADAR OKUR MUSUNUZ ? 



     Hiç zannetmiyorum.
     
     Geriye kalanların bünyedeki etkileri malumunuz. Aklıma o eski güzel diye tabir ettiğim günlerden kalan bir kaç parça anı geldiğinde, ruhumun ızdırabını görmezden gelirsem, sağlıklı bir kaç parça değerlendirme yapabiliyorum şu an olduğu gibi. 
     
     Peki geriye ne kaldı? Bakalım !

     Yıkılan ümitler : "Yo yıkılmadı ümitlerim" sadece onunla ümit ettiklerim viran durumda. Yardımcı karakteri değiştirip aynı ümitler ile yola devam edemez miyim ? 
     Bir tarih : "Yok öyle bir tarih" 1453'den, 1923'den, 1918'den, 1071'den, 1919'dan, 1881'den, 1907'den, 1905'den, 1903'den vsvs hangi tarih daha önemli ? 20?? tarihi daha önemliymişcesine ah bi dönebilsem hayıflanmaları, belli ki deneyim kazanmışsın bırak dönme, bittiği yerde kalsın. 

     İçtiğin sakinleştiriciler, sevgilin ile geçirdiğin günlerden kalma değil lakin ondan geriye kalan yeni alışkanlığın. Susadığın da " madem su içiyorum, boş gitmesin bir sakinleştirici alayım yanına dediğin anlar, O'ndan geriye kalanlar. 

     En zor olanı da ne biliyor musun? Hala çiçekçiye gidip papatya almaya çalışmak. Yeni sevgilim gül seviyor ama alışmamış göt de don durmaz. Aklım, elim papatyaya gidiyor.



     Bi türlü silinmez o mesajlar telefondan. Arşivlersin, telefon bozuluncaya kadar durur. ( arada açıp okuma sakın )

     Fotoğrafları, içinde mesajları olan telefonu, aldığı ya da ördüğü kazağı, kalan bir kaç parça eşyasını koy tabuta hakikaten mezarlıktan yer al göm. Mezar taşını da yaptır, başladığı bittiği tarihi yaz üstüne arada git ziyaret et. Aile mezarlığı gibi de yapabilirsin. Bütün eskileri ayrı ayrı, yan yana göm. Sanki sadece canlılar ölürmüş muammelesi yapma, aşk da öldü. 

    
     Kişilikte değişim mutlaka kalıyor, örnek bekleme vermeyeceğim. Çok karışık bir durum. O sevmediği için yapmadığın şeyleri yapma fırsatı da geriye kalanlar listesinde ilk sıraları zorlar.

     Deccal'in tarifi, eski sevgiliye bire bir uyar. Dikkat et bak bütün hayatını en ince detayına kadar sarmıştır. Sevgili gitti tamam da, her şeyi götürmedi ki. Diş fırçasını bile bırakmış nazire yapar gibi, buradan hesap et.



     Özlem kalır geriye illaki. Zaman geçtikçe büyür mü küçülür mü bilemem lakin kalır. Her canını yakan, hafızayı canlandıran, duyguları depreştiren anları da özlem hissettiğinde yaşarsın.( bırak özleme )

     Yıllandıkça "biz neden ayrılmıştık" sorusu kalır geriye, nedeni unutacaksın. Allah'ın takdiri, nedeni bu. Beni aldatmıştın, az kazanıyordun, çok içiyordun, aşkımız bitti gibi sebepler yalan. Allah'ın takdiri böyle nedeni bu.

     İşin özü : Eski sevgiliden geriye, kafaya takacak sadece sen kalırsın. Geriye sen kaldın işte, git bak aynaya.

Bay Kahin ...

24 Mart 2013 Pazar

Bay Kahin'e Kulak Verin, MAKALE: Makale : Aydınlanma Çağı

Bay Kahin'e Kulak Verin, MAKALE: Makale : Aydınlanma Çağı: AYDINLANMA ÇAĞI       Avrupa'da düşünce alanında köklü bir değişimin yaşandığı 18. yüzyıla Aydınlanma Çağı denir. Kökeni Eski Y...

Makale : Aydınlanma Çağı

AYDINLANMA ÇAĞI


     Avrupa'da düşünce alanında köklü bir değişimin yaşandığı 18. yüzyıla Aydınlanma Çağı denir. Kökeni Eski Yunan felsefesine kadar dayanan ve gerçekte 17. yüzyıl sonları ile 18. yüzyıl sonları arasında gelişen "Aydınlanma Felsefesi" bu çağa adını vermiştir. Felsefe, siyaset ve edebiyat alanında etkili olan bu akım kısaca "Aydınlanma" diye de adlandırıldı ve bu akımı biçimlendiren düşünürlere "Aydınlanmacı Filozoflar" dendi. Aydınlanma felsefesi insan düşüncesinin, insan yaşamının anlamının ve biçiminin aydınlanmasını amaçlıyordu. İnsan düşünürken ve değerlendirme yaparken, dinin buyruklarına ve geleneklere bağlı kalmalı, kendi aklı ve deneyimleriyle yaşamı aydınlatmaya çalışmalıydı.

     Bütün dinlerin ortak özelliği buyurucu ve değişmez kurallar koymaktır. Gerçekten de ortaçağ Avrupa'sında Hristiyanlık, yaşamın her alanını belirliyor, insanın neyi nasıl yapması gerektiği konusunda en ince ayrıntılara kadar buyurucu kurallar koyuyordu. Kilise din konusunda yetkili bir kurum olarak insanların özel yaşamlarına bile karışıyor, insanın bir gerçeği aklın süzgecinden geçirerek anlaması yerine, din ne buyuruyorsa inanmasını ön görüyordu. Dinin buyruklarına karşı çıkanlar en ağır cezalara çarptırılıyor, hatta ateşe atılarak yakılıyordu. 

Engizisyon - Yakılma cezasının tasviri

     Rönesans çağında Avrupa insanı geleneklerden ve kalıplaşmış yargılardan kendini kurtarmaya başladı. Bilim alanındaki yeni buluşlar ve araştırmalar, o döneme kadar dinin evren konusunda söylediklerinin doğru olmadığını ortaya koymuştu. Dünyanın yuvarlak olduğunu söylemek ve bunu kanıtlamak bile dinsel inançların temellerini sarsmaya yetmişti. 16. yüzyılda Polonyalı bilgin Mikolaj KOPERNIK ( 1473 - 1543 ) yeni bir evren kuramı ortaya atarak astronomide çığır açtı. Kopernik'in kuramına göre Dünya hem kendi ekseni çevresinde, hem de bir gezegen olarak Güneş'in çevresinde dönüyordu. Ardından İtalyan bilgini Galileo GALILEI ( 1564 - 1642 ) gözlemleriyle bu kuramı doğruladı. Ama bu arada dinsel çevrelerden tepki gördü ve Engizisyon'da yargılandı. İngiliz filozofu Francis BACON ( 1561 - 1626 ) savunduğu düşüncelerle bilimsel yöntemin temellerini atmış ve dinin safsatalarına karşı açıkça savaş açmıştı. Daha sonra Rene DESCARTES ( 1596 - 1650 ) "Düşünüyorum öyleyse varım" önermesiyle, bilgiye ulaşmak için izlenecek yöntemleri ortaya koydu. Descartes o zamana kadar bilinen her şeyden kuşku duyulmasını ve her şeye yeniden başlanmasını öneriyordu.

Rene DESCARTES ( 1596 - 1650 )

     Daha sonra İngiliz filozofu John LOCKE ( 1632 - 1704 ), Gottfried LEIBNIZ ( 1646 - 1716 ) ve İskoçyalı David HUME (1711 - 1776 ), gerçeğin ne olduğu ve nasıl öğrenebileceği konusunda yeni düşünceler ortaya attılar. Bu filozoflar arasında da düşünce ve yöntem farklılıkları vardı; ama onlar genelde aklın, gözlem ve deneyin önemine inanıyor, din buyruklarını tanımıyorlardı. Filozoflar doğanın incelenmesinde Descartes'in kuşkuculuğunu paylaşıyor, insan aklının en çeşitli sorunları çözebileceğine inanıyorlardı. Immanuel KANT ( 1724 - 1804 ) bu felsefe akımının adını koydu ve şöyle tanımladı; "Aydınlanma, insanın kendi aklını kendisinin kullanmaya başlamasıdır".  Bilimi ve aklı ücelten Kant, François VOLTAIRE ( 1694 - 1778 ), Denis DIDEROT ( 1713 - 1784 ) Jean le Rond d'Alembert ( 1717 - 1783 ) ve Jean-Jaques ROUSSEAU ( 1712 - 1778 ) gibi filozoflarca en olgun biçimine ulaştırılan bu felsefe akımına "Aydınlanma Çağı" dendi.

Immanuel KANT ( 1724 - 1804 )

     Fransa'da 18. yüzyılda hazırlanan Encyclopedie ("Ansiklopedi") Aydınlanma Çağı'nın bir ürünü olarak ortaya çıkmış, hepsinden önemlisi Aydınlanma felsefesi Fransız Devrimi'nin düşünsel temellerini atan filozofların yetişmesini sağlamıştır.

Fransız Devrim'i tasviri

     Aydınlanma Çağı, laik dünya görüşünün büyük mücadelelerden sonra batı toplumuna yerleştiği çağdır. Bu çağda ön yargılar ve boş inançlar yıkılmış, en azından bunların toplum üstündeki etkisi sarsılmıştır. Akla ve deneye önem veren bir düşünce geleneği kurulmuştur. İnsana değer verilmiş, insanın özgürlüğü ve toplumun ilerlemesi önemle üzerinde durulan ve tartışılan konular olmuştur.


     Türkiye'de 19. yüzyıl ortalarında başlayan yenilik hareketlerinde büyük ölçüde Aydınlanma Çağı'nın ürünlerinin etkisi olmuştur. Bu çağın dilimize çevrilen bazı yapıtları, düşünce ve siyaset alanındaki yenileşmeye öncülük etmiştir.

BayKahin

20 Mart 2013 Çarşamba

Makale: Babanız Yaşıyorsa


Kaç yaşınızda olursanız olun babanız yaşıyorsa siz hâlâ 

çocuksunuz.


Babanız hâlâ hayattaysa çok şanslısınız ve babanız yaşıyorsa siz hâlâ çocuksunuz. Bu harika bir şey aslında siz fark etmeseniz de.

İnsan sadece babası ölünce büyüyor. Yalnız başına kalıyor insan o zaman artık. Çocukken her şeyi bilen, herkesten güçlü olan babamız biz büyüdükçe küçülüyor. Zamanını tamamlamış ve geçmişte kalmış bir yaşlı olarak kendi köşesinden bize bakıyor. Uzakta olsa da, bizi koklayıp dokunamasa da... 

Usandıracak kadar ayrıntılı sorularla hayatı öğrendiğimiz halde, her şeyi bilen babamızın soruları biz büyüdükçe artık bize sıkıcı gelmeye başlıyor. Müdahale etmese, soru sormasa ne iyi olur dediğimiz zamanlar çok oluyor artık. 

Biz ondan daha iyi biliyoruz ya her şeyi. Zaman artık onun zamanı değil ya...Teknoloji gelişti ya...Her şey değişti ya...Dövme yaptırmak, kulağa 3 delik açtırmak artık moda… Ne anlar babamız tüm bunlardan…

Oysa ne zaman ki babanızı kaybediyorsunuz, işte o zaman gerçekten büyüyorsunuz. Çünkü çınarın gölgesi ve yaprakları yok artık üzerinizde. Sizi fark etmediğiniz halde güneşten koruyormuş meğer o gölge ve yağmurdan o çınarın yaprakları.

Siz de aile kuruyorsunuz, baba ve anne oluyorsunuz, sizin de gölge yaptığınız ve koruduğunuz birileri oluyor ama o önceki muhteşem gölgeyi çok arıyorsunuz.

Babanızın vefatında büyüyorsunuz.

Artık soru soracağınız, öğreneceğiniz, azarını duyacağınız, takdirini alacağınız, akşam eve dönerken yolunu gözleyeceğiniz, korkacağınız bir babanız yoksa büyüyorsunuz.

Yarınınızdan sorumlu tuttuğunuz, her istediğinizi almak zorunda olan o kişi yoksa artık...

Hep sessiz sessiz ağlayan, suskunluğu seven, en zor dönemde bile yıkılmaz görünen, sırtınızı dayadığınız çınar ağacınız yoksa artık...

Büyüyorsunuz o zaman işte...Savaşın ortasında Komutansız olmaktır babasız olmak.. Okyanusun ortasında bir gemide kaptansız kalmaktır…

Kaç yaşınızda olursanız olun babanız yaşıyorsa siz hâlâ çocuksunuz.

ALINTIDIR ...

Makale: ELİT mi ? VAROŞ mu ?

Google Plus - vs - Facebook 


     2004 Yılında, bir deli (Mark Zuckerberg ) kuyuya taş attı, milyonlarca akıllı hala çıkaramadık . ( yaratıcı girdim konuya )
Üniversiteler arası sosyal paylaşım ağı, bu haliyle çok ( mecaz geliyor ) ırkçı  görünüyordu . 
Her kes kullanmalıydı, bütün Dünya . 2006 yılına gelindiğin de tam da bu olaya hız verildi . 
Facebook ! Durdurulamaz, önü alınamaz bir büyümeyle, tüm Dünyayı sardı .

Şirketin piyasa değeri 2 milyar Dolar civarında olabilir gibi laflar kulakta kulağa dolaşmaya başladı . Tam da o günler de 750 milyon Dolarlık bir teklifi geri çevirmişlerdi . 
Facebook için 2007 yılını Milat olarak kabul edebiliriz.
2007 de başlayan süreç, gelişimi otomatiğe bağlamış, yayılmasını ise kullanıcılar üstlenmişti . 

En çarpıcı kısmı, rakip göreceği kimseyi bulamamış olması . Tek elde rakipsizlik, özgürlüğü kısıtlar . 
Çok zaman harcadık bu sitede, çok değişiklik gördük. Alıştık, alışamadık ama vaz geçemedik . Facebook'u olmayan kaç kişi kalmıştı ki internet kullanıcıları arasın da ? 

Kibir ! 

Kapılmak çöküşün başlangıcıdır . Gözlerinde ki perde kalkıp da gerçeği gördüğün de, geç kalınmış olabilir . 
Hatta birileri sizi izliyor, ölçüyor, tartıyor, açığını bulmuş olabilir. Zamanı geldiğin de karşına öyle dik çıkar ki , önünü göremezsin .



Bütün eksiklerden, sindirmeler'den, kısıtlamalardan kusursuzluk doğdu !

Google Plus 

Deneme - yanılma
Azim
Kararlılık 

Kulağa hoş gelen tınısı, sadeliği, arayüzde ki kullanım rahatlığı, huzur veriyor !
Google her geçen gün, üstüne ekleyerek yoluna devam ediyor .

Fikrimi söylemek istiyorum . Facebook sosyal paylaşımın, varoş mahallesidir, kabadayısıdır, astığım astık kestiğim kestik diyenidir . 
Zıt tını da Google için siz biçimlendirin



Özgürlüğünüz bakii kalsın dileklerimle .... 


Günün Fırsatı

Makale: Kafayı Bulmak

KAFAYI BULMAK NE DEMEK ? 


Bak ben sana vakit ayırıp, evirip, çevirip anlatacağım ... 


Düz mantıkla bakarsak Kafa Kayıptı bulduk, demek ki doğru bir şey yaptık . Biraz para harcadık, biraz yasaklara bulaştık, kafayı aradık bulduk !
"x"'e değer verip "y"'yi bulacağına, rakı içip kafayı bulacaksın, ihtiyacın var ona ...
Buldun mu kafayı süper. Şimdi git eski sevgiline beraber geçirdiğiniz senelerde söylemen gereken sözleri söyle ama işe yaramaz. Sen kafa kayıpken ilişki yaşarsan, kafayı bulduğun da ilişkiyi yaşama ihtimalini kaybettiğini fark edersin. Bu olmaz ...
Kafayı bulmadın mı daha neler neler olacak anlatacağım hepsini. 
Kafa yokken espriler gırla, gülücükler bol kepçe, eller havaya, seni görende sanır ki adı Mesut, soyadı Bahtiyar... Hadi aga bul şimdi kafayı, tamaaaaam oldun sen birazdan başlarsın, O kız buraya gelecek. Gelecek gelecek devam et sen, ben daha gelmeyenini görmedim. 
Kız belki extreme bi örnek oldu, kafayı bulunca kendini de bulacaksın, yüzleşeceksin meğer ne pis bi adammışım ben diyeceksin. Daha neler olacak ...
Bu kadar menfi olmayayım : Çok az yaptığın belki de hiç yapmadığın bir şey yapacak, kendinle yüzleşeceksin. Kusur arayacaksın, kızacaksın. Kararlar alacaksın lakin uygular mısın bilmiyorum. Genelde akşam çok içmişim başım kazan gibi yanlış bir şey yapmadım umarım gibi sağa sola danışacaksın. O neden oluyor ? Onu da ben söyleyeyim: Kafan ile beraber kendini de kaybediyorsun . Çözüm Tekrar içeceksin .
Özendiriyormuşum gibi oldu okudukça. Alkol iyidir, mutlaka için, onsuz gezmeyin gibi bir durum olmuş. Mantıkla yazıyorum arkadaşım, hangisi yanlış söylediklerimin ?
Kafayı bulacağım derken, çekip çekip koparanı gördüm ben o çok fena işte . Unutmadan eklemek istiyorum zira çok önemli : Kafayla beraber en gereksiz an da en lazım olmayan an da cesareti de bulacaksın. Bu; Bulunmuş Kafanın yanında promosyon. 
Demek istiyorum ki; Kafalar Kayıp arkadaşım !!!
Kafayı bulunca anlıyorsun ki her şeyini kafa kayıpken bok etmişsin 




Kısaca bi toparlayalım. Buyurun !

Kafayı bulursan, cesareti bulursun !
Kafayı bulursan, kusurlarını bulursun !
Kafayı bulursan, boşluklarını bulursun !
Kafayı bulursan, ayrılığın sebebini bulursun !
Kafayı bulursan, bulduklarını sabah kaybedersin !

Günün Fırsatı

Makale : Bu Aşk








BU AŞK

Avuçların mı terliyor, kalbin mi tekliyor, sesin mi kısılıyor ? Bu aşk değil HOŞLANMA .
Gözlerini ondan ayıramıyor musun, dokunmak mı istiyorsun ? Bu aşk değil, ŞEHVET .
Onu herkese göstermek istiyorsun, aşkını haykırmak istiyorsun öyle mi ? Bu aşk değil, GÖSTERİŞ .
Onu istiyorsun çünkü yanında değil, öyle mi ? Bu aşk değil, ZAYIFLIK . 
Sana aşkını itiraf ettiği için onunlasın, öyle mi ? Bu aşk değil, ACIMA .
Ona aitsin çünkü görünüşü seni cezbediyor, kalbini tekletiyor, öyle mi ? Bu aşk değil, VURULMA . 
Hatalarını görmezden geliyorsun çünkü onu önemsiyorsun, öyle mi ? Bu aşk değil, ARKADAŞLIK .
Ona her gün, her an onu düşündüğünü mü söylüyorsun ? Bu aşk değil, YALAN . 
Sevdiğin her şeyi hatıra olsun diye ona mı veriyorsun ? Bu aşk değil, HAYIR İŞİ . 

O üzgün olduğunda kalbin mi acıyor ? İşte bu AŞK . 
O iyiyken bile canı yanar diye ağlıyor musun ? Bu AŞK . 
Gözleri, kalbini gerçekten görüyor ve ruhuna derinden işliyor mu ? Bu AŞK . 
Kör olmuş bir şekilde, acılar içinde kıvranırken bile hala onunla mısın ? Bu AŞK . 
Onu hatalarıyla kabul ediyorsun çünkü hataları da ondan bir parça diye düşünüyorsun öyle mi ? Bu AŞK .
Başkalarına da ilgi duyuyorsun ama her şeyinle, pişman
Şimdi gerçekten AŞIK mısın ? Bir kere daha düşün lütfen !...

Günün Fırsatı

Makale: 1'in Sırrı

BİR'in SIRRI

1 olmasaydı, 2 olmazdı, 3 de olmazdı diyerek giriş yapmak istiyorum . var olan bütün rakamlar 1 lerin toplamından elde edilir . 2 olmasaydı, 1 olurdu ama 1 olmasaydı, 2 olmazdı . Fark ettiniz mi bilmiyorum ama genelde hep 1. olmayı, ilk sırada olmayı, 1. geçmeyi istersiniz . Genel de 1 arabanız olur, 1 telefonunuz olur, 1 karınız olur . 1 den başlarsınız okula, 1 öğretmeniniz olur 1 müdürünüz . Kaybettiğini 1 kere kaybedersin, bulamadıysan zaten 2. kez kaybedemezsin. 1 kadın seversin, 1 adam seversin, 1 anne 1 de baba. 1 bisikletin, 1 topun, 1 bilgisayarın olur. Her kez 1'i hatırlar İlk'i unutamaz. Sevdiğin kadın/adam 1 kere terk eder, 1 kere unutursun , unuttuğunu tekrar unutamazsın. Arabanın 100 de 70 parçası 1 tanedir, organlarının çoğu 1 tanedir, biliyorum 2 penisin olmasını isterdin ama 1 yani aslı olan 1 .İş yerinden 1 kere kovulursun ve 1 kere işe alınırsın. 1 kez kafanda şekillenir o düşünce ( artık her neyse ). O lafı 1 kere söylersin, 1 kez yıkarsın, 1 kez kırarsın, 1 kez öldürürsün, 1 kez ÖLÜRSÜN ...




Bağlamayacağım bu konuyu hiç 1 yere. 1 den geldi aklıma tüm bunlar, hiç bir şey yoktan var olmaz, mutlaka bir sebebi vardır . 1 den başlarsın, 1 kez doğarsın . 1 Güneş var, 1 Ay var, 1 Mars var sadece 1 uzay var. Ve senin sahip olduğun bir beden var. Galiba bağlayacağım konuyu !!!

Sahip olduklarımız çoğu zaman 1 kaybetmeyi göze alırken bunu düşün . O 1'i kaybetme.

Bana ne !